DEPREM BÖLGESİNDEKİ TİCARİ İŞLETMELER VERGİ YÜKÜNDEN ARINDIRILMALIDIR

Deprem sonrası işgücü piyasasındaki dinamiklerin alt-üst olduğunu vurgulayan Yıldırım Kara, “Binlerce çalışan ve işveren hayatını kaybetmiş, daha fazlası yaralanmış ve sakat kalmıştır. Deprem sonrası başlayan göç dalgası nedeniyle işgücü açığı ortaya çıkmış ve binlerce iş yerinin yıkılması veya ağır hasar almasından dolayı işletmelerin faaliyetleri de durmuştur. Ticaret sektörü finansal ihtiyaçlarını karşılamakta da acze düşmüş durumdadır. Zirai kredilerin ertelenmesi için aranan şartların gerçekleşmesi imkansızdır. İktidarın sunduğu uygulamalar sembolik olmaktan öteye gidememiştir. Şimdi ise yeni vergi yükümlülükleri ile mevcut mağduriyetler artmaktadır. Maalesef bu düzenlemelerle, depremden sağ kalanlar da ölüme terk edilmişlerdir.” dedi.

EKONOMİK KAYIPLARIN FİNANSMANI, DEPREMZEDE VATANDAŞTAN SAĞLAMAMALIDIR

Yaşanan sorunların bertaraf edilmesi için önerilerin sürekli olarak dile getirildiğini ifade eden Yıldırım Kara, “Hatay’da mukim kişi ve kuruluşların etkilenme oranları kategorize edilerek teşvik/destek planlamaları yapılmalı, finans sektörü karşısında kolaylaştırıcı ve genişletici imkanlar oluşturulmalıdır. Yeni değişiklikler de göz önüne alındığında, vergi ve sosyal güvenlik yüklerini hafifletici istisnalar ve muafiyetler tanınmalıdır. Ayrıca göç edenlerin dönüşünü teşvik edecek başta kalıcı konut olmak üzere aktif ve pasif ihtiyaç tespitleri hayata geçirilmeli, yaşanılan sorunların tespiti ve çözümlerin belirlenmesi amacıyla heyetler oluşturularak karşılıklı görüşmeler yapılmalı ve hizmet ve üretim yapabilecek alternatif yerler hazırlanmalıdır. Bu önerilerimiz yetkililer tarafından dikkate alınmalı ve ekonomik kayıpların telafisinde deprem bölgesi muaf tutulmalıdır.” dedi.

KURUMLAR VERGİSİ DEPREM BÖLGESİ ÖZELİNDE TEKRAR DÜZENLENMELİDİR

Torba yasa ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Hatay Milletvekili, “6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin yol açtığı ekonomik kayıpların telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 4 Ocak 1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 15’inci maddesi kapsamında “mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde; deprem tarihi itibarıyla kayıtlı ve tescilli olan taşıtlar, deprem nedeniyle yıkılan veya ağır ya da orta hasarlı hale gelen binaların maliklerine ait taşıtlar, depremlerde ağır hasar görerek kullanılamaz duruma gelen taşıtlar ile deprem nedeniyle eşi veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybeden mükelleflere ait taşıtlar ek motorlu taşıtlar vergisinden müstesnadır.‘’ ibaresi teklif edilmiştir. Ancak yeniden gündeme gelen torba yasada Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 5520 sayılı kanunun 32. maddesi gereğince kurum kazancı üzerinden %20 oranında alınan vergi %25’e, bankalar, finansal kiralama, faktoring, elektronik ödeme şirketleri, sermaye piyasası kurumları, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri için % 25 olarak uygulanan kurumlar vergisi oranı ise %30 olacak şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca, ihracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına 1 puan indirimli olarak uygulanan kurumlar vergisi oranı 5 puan indirimli olarak uygulanacak şekilde planlanmaktadır.” dedi.

Hatay’ın Türkiye ekonomisine gerek üretim gerekse ihracat açısından ciddi bir katkıda bulunduğunu vurgulayan Hatay milletvekili sözlerini şöyle sürdürdü: “Hatay özellikle demir-çelik, otomotiv, yan sanayi- filtre üretimi, nakliye ve lojistik gibi birçok alanda üretim yapan kurumların bir arada olduğu bir bölgedir. Dolayısıyla kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına 1 puan indirimli olarak uygulanan kurumlar vergisi oranı 5 puan indirimli olarak uygulanacak olması genel mevzuat ve Türkiye geneli ihracatçıları için olumlu algılansa da deprem bölgesindeki mükellefler açısından yeterli olmayıp çok dar kapsamlı tutulmuştur.”

KDV VE ÖTV DÜZENLEMELERİ, BÖLGEDEKİ SANAYİCİLERİN KALKINMASINA BÜYÜK DARBE VURACAKTIR

Torba yasa ile birlikte gelen Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerin akaryakıt üzerinde ağır bir vergi yükü oluşturacağını aktaran Yıldırım Kara, “Yapılan değişiklikle beraber akaryakıttan alınan ÖTV, 6 aylık üretici enflasyonu oranında otomatik olarak zamlanacaktır. Önceki düzenlemelere göre Cumhurbaşkanı vergi miktarlarının yarısına kadar arttırma yetkisine sahipken şimdi beş katına kadar çıkarabilme yetkisine sahip olmaktadır. Bu değişiklikle birlikte, vatandaşların ve piyasanın beklentisi akaryakıt ürünlerinde olağanüstü zamların başlayacağıdır. Bilindiği üzere akaryakıt üretim ve taşıma aşamasında hemen hemen bütün malların girdisi olarak sayılmaktadır. KDV’nin %18’den %20’ye çıkarılmasının ardından gelen zamla beraber ÖTV zammı da eğer deprem bölgesinde aynı şekilde uygulanacak olursa, bölgedeki sanayicilerin kalkınmasına büyük darbe vuracaktır. Mutlaka deprem bölgesi özel olarak değerlendirilmeli ve yeniden bir düzenleme yapılmalıdır.” dedi.

VERGİLENDİRMEDE EŞİTLİK VE TOPLUMSAL ADALET İLKELERİ ÇİĞNENMİŞTİR

Vergilendirmeyle eşitlik ve toplumsal adalet ilkelerinin hiçe sayıldığını vurgulayan Hatay Milletvekili, “Ülkemizde ortalama 18 ile 24 ayda bir torba yasalar ile uygulamaya konan Vergi Afları, Matrah artırımları gibi düzenlemeler rekabet koşullarını ve disiplinli şekilde vergisini ödeyen mükellef ile zamanında ödemeyen arasında hakkaniyetsiz bir çerçevenin geleneksel bir kanıya dönüşmesine sebep olmuştur. Geçmişte olduğu gibi yine eski deprem vergisi gibi genel bütçeye dahil edilen ‘ek vergi konulması’ yöntemi de deprem bölgesindeki mükelleflerin ticari hayatlarının sürdürülebilirliğini sekteye uğratacak ve endişeye sebep olacak bir tutumdur. Deprem nedeniyle ortaya çıkan maliyet artışları, vergi geliri artışları ile karşılanacaksa özellikle Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya gibi illerde Kurumlar Vergisi mükellefleri açısından daha adaletli veya kademeli vergi oranları yöntemi ile uygulanmalıdır. Ayrıca deprem bölgelerinde Sanayi Sicil Belgesi’ne haiz, ihracatçı ve imalatçı konumda faaliyetlerini sürdüren mükellefler hem kurumlar vergisi hem de indirimli kurumlar vergisi oranı üzerinden daha ayrıcalıklı bir konuma getirilmelidir.” dedi.